Trust if only it's enough...

17 Nis 2009

Ergenekon Bilmem Kaçıncı Dalga...

Büşra Akdoğan'ın kişisel blogundan alıntıdır.
http://busraakdogan.blogspot.com/2009/04/ergenekon-cydd-ve-turkan-saylan.html

Ergenekon, ÇYDD ve Türkan Saylan

Geçen akşam eve yürüyordum, binanın kapısında bir polis aracı. Işıkları yanıyor, gözümü alıyor. Biraz yavaşladım. Tam da bizim binanın önünde. Ellerinde bir kağıda bakıp isimler okuyorlar. Teyzeme dönüp “Tamam” dedim. “Ergenekon yüzünden geldiler. İmalı yazılarımdan birinden tersi bir sonuç çıkarıp beni de Ergenekoncu sandılar. Sen burada bekle. Ben yukarı çıkıp kitaplarımı yakayım!” Merdivenleri çıkarken düşünüyorum; “Çevik kuvvet de evin hemen yanında. Her gün kapımın önünden geçiyorlar, araca falan ne gerek. Biri bir gün işe giderken geçerken yoldan alıverirler.” Sonra baktım gitmişler. Ergenekon garip bir hikaye oldu gerçekten. Nereye gideceğini savcıların bile kestirebildiğini zannetmiyorum. Derin devlet gerçekten pek derine işlemiş. Dişteki çürüğü temizlemek istiyorsunuz ama diş de çürükle beraber geliyor. Davanın son aşamasında 12. dalga herkeste deprem etkisi yarattı. Yaratmasının da sebebi belli: “Profesörler, eğitimciler, eğitim gönüllüleri gözaltına alındı!”Askerler, emekli subaylar gözaltına alınırken hava hoş, eğitimciler gözaltına alınırken şoka giriyoruz. Emekli bir askerin darbe planlarından daha kötü olan bir şey varsa o da bir sivilin bu planlara katılıyor olmasıdır. Bu planları destekleyenler bir de eğitimciyse işte orada durmak gerekiyor. Durup bir düşünmek gerekiyor. Bizim toplumun (daha doğrusu bu tutuklamalarda ne olduğunu anlamadan hemen sokağa dökülen kesimin) tepki mekanizması ilginç işliyor. İşin içine bir eğitimci girdiyse, medyatik biriyse, bir gazeteciyse ya da yüzüne televizyonlardan aşina oldukları isimli bir kahraman söz konusuysa; tutuklandı mı, adı mı geçti, evi mi arandı, neyle suçlanıyor, yoksa suçlanmıyor sadece ifadesine mi başvuruluyor dinlemeden hemen yollara düşüp basın açıklamalarını, protestoları, sevgi gösterilerini başlatıyorlar. Durup düşünülecek yerde dinlemeyi kesip harekete geçmek ya gerçekten tersten işleyen tepki mekanizmasının ya da bitmek tükenmek bilmez önyargı dayatmasının sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Zannetmeyin ki gözaltına verilen tepkileri eleştiriyorum. Yalnızca daha sebebini bile anlamadan “Kim? O mu? Yapmaz öyle şey. Haydi televizyonlara!” mantığına gerçekten çok şaşırıyorum. Ne demek “O yapmaz öyle şey”? Ömrünün bütün vaktini gece gündüz yanında mı geçirdin? Kefil olmaya bu ne cesaret, bu ne gözü dönmüşlük, gerçekten şaşıyorum. Pınar Selek davasında olduğu gibi suçsuzluğu kanıtlanmış biri tekrar tekrar aynı suçtan yargılanmaya çalışılıyorsa, suçu işlemediği mahkemece belirlenmişken işlemediği bir suç üzerine yıkılmaya çalışılıyorsa tabi ki konuş, sakın susma. Ama daha gözaltına alınmış, neyle suçlandığını bile bilmiyorsun, sorgusu başlamamış, evinden ne çıkmış çıkmamış bilmiyorsun, hangi örgütlerle, kimlerle bağlantısı vardı ruhun duymuyor, aman fırsatı kaçırma hemen yollara düş çünkü “O öyle şey yapmaz!”Gelelim Türkan Saylan’a. 5 yıl önce Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Şişhane’deki genel merkezinin kapısından çıkarken bir gün bunları yazacağım hiç aklıma gelmezdi. “Bir kadın olarak senin böyle okumandan memnuniyet duyarım ama aracı olmayız” diyen dernekteki yardım etmek fiilinin hakkını veren o güzel kadınlar, kapıda bekleyen bursa ihtiyacı olan o üç başörtülü kızın birbirlerine yaklaşıp “Acaba verirler mi, girsek mi girmesek mi” diye kaygılanmaları, beklerken sıkıntıdan, stresten ayaklarını yere vuruşları, o kaygılı halleri, eğitimlerini tamamlamak için üç kuruşa muhtaç halleri sebebiyle aşağılandıkları kapıları bile çalmaları ve o kapıların “Bizim istediğimiz gibi değilsen okuma, sana yardım yok” diyerek yüzlerine kapanması. Ne yazık ki Türkan Saylan deyince aklıma bu görüntülerin düşmesine engel olamıyorum. Çünkü ihtiyaçları olduğu halde, yüzlerine söylenecek o kırıcı cümleleri bildikleri halde bir umut okumak için burs peşinde koşmaları ve kapıda beklerkenki o halleri gözlerimin önünden gitmiyor, gitmeyecek.Çağdaş yaşamı destekleme derneği Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden çok öğrenciye yardım etmekte. Bu derneğe minnettar kalan çok sayıda insan olduğu doğru. Devletin yapamadığını ÇYDD yapmış ve ulaşılamayan yerlere ulaşmıştır. Takdir ederim. Gerçekten sağladıkları bu imkanlar ile ÇYDD takdir edilesi öncü bir kurumdur. Fakat, Türkiye’nin geleceği, çağdaşlık, eğitime hizmet gibi misyonlar bu kurumun üzerinde tamamıyla durmamaktadır. Bugün artık herkesin herhangi bir sebeple üzerinde tartışabildiğı devletin resmi ideolojisinden zerre kadar farkı olmayan ideolojileri ile muhafazakar yardımseverlerden aldıkları bursu tabir yerindeyse muhafazakarların kendi kızlarına bile vermemektedirler. Evet, ÇYDD’ye imam-hatip mezunu, başörtülü, muhafazakar ailelerden gelme öğrenciler başvurmaktadır. Bu öğrencileri derneğe yönlendiren, derneğe yardım eden kuruluşlar biliyorum. Bunu uydurmuyorum, yardım yapan kuruluşun sahibinin adına kadar her ayrıntısını bildiğim bu olayı isim vermeden yazıyorum. ÇYDD’ye yardım yapan bu kurum, kendisi muhafazakar olmasa da çevresinde muhafazakar sayılabilecek insanlarla iç içe. İşte bu çevreden birine yardım etmek istediğinde dernek karşısına dikiliyor ve “Yardım edemeyiz. Aracı olamayız. Kurallarımız var” diyor. Öğrencileri eğitmek için yardım etmek hangi kurallara tabi olabilir? Yardım ettikleri öğrencilerin hepsinin nasıl düşündüklerini, ülkeye faydalı olup olmayacaklarını nasıl bilip de karar veriyorlar? “Biz zaten eğitimleri yarım kalmasın, ülkeye faydalı olsunlar diye yardım yapıyoruz, onları topluma kazandırıyoruz” diyorlarsa neden başörtüleri toplumun dışına itmekte bu kadar ısrarcılar? Madem bu kadar hedefledikleri çağdaşlık seviyesini yakalama arzusundalar çağdaşlığımıza tek engel (!) gördükleri başörtülüleri niye eğitmiyorlar?Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bir yardım kuruluşudur, bu derneğe yardım eden bütün kişi ve kurumlara, bursların dağıtılmasında rol oynayan bütün gönüllülere tek tek teşekkür ederim. Ama ÇYDD, Türkiye’nin en kapsamlı, en faydalı işler yapan sivil toplum kuruluşu değildir. ÇYDD’nin, belirli bir ideoloji etrafında dönen ve bu ideolojiye uymayanlara yardım etmeyen benzer pek çok kuruluştan farkı; daha büyük olması, daha medyatik olması ve daha fazla yardım severin desteğine sahip olmasıdır. Toplumun her kesimine ulaşabilmiş bir dernek asla değildir, zaten koyduğu kurallarla kendini toplumun bir kesimine kapatmaya gönüllüdür. Eşitlikçi, demokratik, ayrımcılık yapmayan bir dernek olarak anılması büyük bir yanılgıdır, yukarıda verdiğim örnekte görüldüğü gibi bu dernek EŞİTLİKÇİ DEĞİLDİR. Başörtülü olana burs vermemektedir. “Başörtüsü yasağı kanunlarda var, ÇYDD bu yüzden başörtülülere burs vermez” diyenlere sorarım: Kanun başörtüsünü kamusal alanda hizmet veren için yasaklar. Burs talebinde bulunan öğrenciler devletten maaş alan memurlar mıdır? Eğitim yardımları yapan bir sivil toplum kuruluşunun bursiyerleri de mi memurdur? Orası da mı kamusal alandır ki gönüllülerin verdikleri bağışlar ÇYDD kurallarına göre dağıtılmaktadır? Başörtülülerle aynı fikirde olan erkekler derneğe başvurduklarında ÇYDD yetkilileri bu kişilerin fikirlerini anlayamazsa bu erkeklerin burslarını alabileceklerini belirtmeme gerek yok sanırım.Peki bu anlattıklarımın Türkan Saylan’ın evinin Ergenekon’un 12. dalga kapsamında aranmasıyla bir ilgisi var mı?HAYIR.Gözaltına alınan, evi aranan, ifadesine başvurulan hiçbir dernek gönüllüsünün ya da profesörün gözaltına alınmasının yaptıkları iyiliklerle/kötülüklerle ya da eşitlikçi/ayrımcı yaklaşımları ile bir ilgisi yoktur. Sapla samanı birbirinden ayırmayı öğrenmemek için direniyoruz. ÇYDD’nin başörtülülere kapılarını kapatması darbe destekçisi olduğu anlamına gelmeyeceği gibi, çok sayıda kızımızı okutması da darbe destekçisi olmadığı anlamına da gelmez. Yaptığı iyi işler sebebi ile onlara sempati duyabiliriz, bir yardım kuruluşunun ideolojik tavırları etrafında toplumun bazı kesimlerine kapılarını kapatması bize son derece yanlış gelebilir ve biz bu kuruluşa hiç sempati beslemeyebiliriz. Ama ne bugüne kadar oradan aldığı burslarla eğitimine devam eden kızları görmezden gelebiliriz ne de başörtülü olduğu için kapıdan çevrilen ve hatta aşağılanan kızların varlığını reddedebiliriz. Kendi ideolojiniz için “Tek doğru budur, oh iyi yapmışlar, iyi ki vermemişler, okumasınlar oturup evde çocuk baksınlar” diyorsanız da lütfen, eşitlik, dmeokrasi, cumhuriyet, kadın hakları gibi tabirleri ağzınıza alıp da inandırıcılığını iyice yitirmeyiniz.Yazıma gelebilecek tepkileri tahmin edebiliyorum. Her küfür etmek istediğinizde yazdıklarımı tekrar tekrar okumanızı salık veriyorum. Başörtülü olmadığı için öğrenciye burs vermeyen bir derneğin karşısında söyleyeceklerinizi düşününüz ve başörtülü olmadığı için öğrenciye burs vermeyen bir derneğe hem teşekkür edip hem de o derneğin ideolojilerini eleştirebildiğimi görünüz. ÇYDD için kurallarını değiştirsin, başörtülülere de burs versin demiyorum. Ya da neden öğrencileri ayırıyorlar diye sormuyorum. Muhafazakar çevreden geldiği için öğrencilere burs veren kuruluşların yanında aksini uygulayıp muhafazakar çevreden gelmediği için öğrencilere burs vermeyen dernekler de var. Her kesime burs veren yerler de var. Benim bu yazıda anlatmak istediğimin bu ayrımcılık olmadığını yukarı yazılanlardan anlamışsınızdır. Şimdi asıl anlatmak istediklerimi 2 madde ile özetleyeyim:1. ÇYDD kendi ideolojisine şeklen uymayanlara burs vermeyen bir dernek olup muhafazakar olmadığı için öğrencilere burs vermeyen derneklerden farklı değildir. Eşitlik, demokrasi, kadın hakları peşinde ilerleyen bir dernek değil; yalnızca KEMALİZM etkisinde hareket eden bir dernektir. Günümüzün KEMALİZM’inin bu üç kavramı da kapsadığını iddia edenlere, dönüp Kemalist dediklerine bir kez daha bakmalarını tavsiye ederim. Varlığına itirazım yok; aksine teşekkürüm var ama derneği büyütüp büyütüp başımın üstüne taç etmeye de kalkmayın. Çünkü yaşananları gözlerimle gördüm.2. ÇYDD’nin yaptığı iyi yardımlar, İÇLERİNDE SUÇLULAR VAR İSE, SUÇLULARI SUÇSUZ HALE GETİRMEYECEĞİ gibi, yaptıkları yanlış uygulamalar da onları SUÇSUZ İSELER SUÇLU HALE GETİRMEYECEKTİR. Ergenekon davasında tutuklanan, evi aranan ÇYDD gönüllülerine ne minnettarlığım yüzünden olumlu ne de kızgınlıklarım yüzünden olumsuz yaklaşıyorum.Bir kadın, çok iyi bir anne olabilir; ama kendi çocuğuna duyduğu aşırı sevgi anneyi, çocuğunun kavga ettiği komşu çocuğuna kötü davranmaya itebilir. Ve siz bunu, o annenin yüzüne bakarak AN-LA-YA-MAZ-SI-NIZ. Kimse anlayamaz.Son olarak belirtmek isterim ki ÇYDD ile ilgili bu bildiklerimi ve anılarımı yazmayı bugüne kadar düşünmemiştim. Bu davada yazılan çizilenleri okuyorum ve okudukça aklıma yaşananlar geliyor. Bu yüzden yazma zorunluluğu hissettim. Ayrıca Türkan Saylan’ın darbe planları yaptığını, darbe yanlısı olduğunu, suçlu olduğunu düşünmüyorum. Ama ortadaki sorunları çözmeye çalıştığını da düşünmüyorum. Sorunlara yaklaşımı “Benim dediğim gibi ol, benim dediğimi yap” şeklinde olduğundan bu sorunların çözümüne katkı sağlamadığını açıkça görebiliyorum. Ergenekon davasında suçluların biran önce belirlenerek suçsuzların aklanmasını temenni ediyorum. Bu yaşananların Sayın Saylan’ın hastalığını olumsuz etkilememesini ümit ediyor ve kendisine acil şifalar diliyorum.Kızlar okusun diye çalışan bütün güzel yüzlü kadınlara selam ederim. Ayrım yapanına da, yapmayanına da AYRIM YAPMADAN teşekkür ederim.

1 Nis 2009

2009 Darwin Yılı (!)


Alıntıdır.
Charles Darwin, kurucusu olduğu “Evrim Teorisi” nedeniyle büyük tartışmalara neden olan bir bilim adamı. Darwin, 200'üncü doğum yılı ve "Türlerin Kökeni" adlı eserinin yayınlanışının 150'nci yıldönümü nedeniyle anılıyor.
Bilim tarihinde çok az bilim adamı O'nun kadar tartışıldı, O'nun kadar üne kavuştu ve O'nun kadar insanın kendisine ve yeryüzündeki yaşama olan bakış açısını değiştirebildi. Çocukluğunda okula pek severek gitmeyen, tıp öğrenimini kan görmeye dayanamadığı için yarım bırakan, daha sonra papaz olmaya karar veren, nihayetinde çocukluğundan beri meraklı olduğu doğa bilimlerinde karar kılan İngiliz biyolog Charles Darwin, bugün bilim ve düşünce dünyasında devrim yaratanlar arasında gösteriliyor.Tutucu bilim ve kilise çevrelerinden tepki
Charles Darwin'in "Evrim Teorisi" hala tartışılıyor.
Darwin, gençlik yıllarında İngiliz keşif gemisi Beagle ile katıldığı uzun yıllar süren araştırmaları, özellikle de Güney Amerika kıyılarındaki Galapagos Adaları'ndaki gözlemleri neticesinde “Evrim Teorisi”nin ilk taslağını oluşturdu. Ancak teorinin tam olarak açıklandığı “Türlerin Kökeni” adlı yapıtı, 1859 yılında, Darwin 50 yaşındayken yayımlandı. Darwin bu teoriyle, “yeni canlıların var olanlardan türeyerek evrimleştiğini” ve “canlılarda evrimin doğal seçme yoluyla gerçekleştiğini” savundu. “Evrim Teorisi”, Darwin'e övgü olduğu kadar yergi de getirdi. Teorinin, bütün canlıların bir yaratıcı tarafından yaratıldığını savunan “Yaratılış Teorisi” ile karşı karşıya getirilmesi, Darwin'in evrim karşıtı çevreler tarafından sert şekilde eleştirilmesine neden oldu. Bu tartışmalar günümüzde de güncelliğini koruyor. Öte yandan biyolojide bir devrim olarak görülen “Evrim Teorisi” bilim dünyasının önemli bir kısmı tarafından ayakta alkışlandı, Darwin pek çok ödülün sahibi oldu.
2009 yılında Darwin ve evrim tartışmaları gündemde biraz daha fazla yer alacak, zira Darwin'in 200'üncü doğum gününün yanı sıra en önemli yapıtları arasında gösterilen “Evrim Teorisi”nin açıklandığı “Türlerin Kökeni”nin yayımlanmasının da 150'inci yıldönümü kutlanıyor.

Darwin, çok sayıda kitabın yanı sıra yaklaşık 7 bin 500 mektup kaleme aldı.2009 yılı boyunca Darwin ve Evrim Teorisi hakkında bir takım etkinlikler de düzenlenecek. Almanya'nın Dresden kentindeki Hijyen Müzesi, doğa bilimci Charles Darwin'in doğumunun 200'üncü yılı nedeniyle 12 Şubat'ta 3 gün sürecek "Bir Eğitmen olarak Darwin" başlığını taşıyan bir konferans düzenliyor. Vatikan’dan “Evrim Teorisi” konferansı Mart ayının başında “Evrim Teorisi” hakkında Vatikan'da da bir konferans yapılacak. Ayrıca, Almanya'da bu vesileyle Darwin hakkında yeni kitaplar da yayımlanıyor. Bunlar arasında, Darwin uzmanları tarafından kaleme alınan evrim teorisine ilişkin kitapları ya da hayatı boyunca yaklaşık 7 bin 500 mektup yazmış olan Darwin'in mektuplarından orijinal örneklerin yer aldığı kitaplar da yer alıyor.

Darwin yılı kapsamında yapılacak,yapılmış etkinliklikler ve de Türkiye'den destekçi akademisyenlerin listesi için. http://www.darwinyili.org/


Darwin yılı için söylenenler ve yapılanların neler olduğuna baktığımızda tablo hiç de iç açıcı değil...

Gözlem gazetesi :'AKP iktidarının "cumhurbaşkanı vetolarına, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen" ısrar ve inatla çıkardığı "özel" kanun ile ele geçirdiği "bilim kuruluşu "TÜBİTAK" bile, "zaman tünelinde kalan yobaz bir zihniyetin" temsilcileri tarafından kamuoyu ve "evrensel bilim dünyası önünde", hem de 2009 yılında rezil edildi!.. Uzun yıllar "zevkle ve keyifle okuduğum" Bilim-Teknik Dergisi'nin "Darwin'in 200'üncü doğum yıldönümü" ve "2009'un bütün dünyada 'Darwin yılı' ilân edilmesi" dolayısıyla "Darwin'i ve onun Evrim Teorisi'ni kapak yapması" ve "kapak yazısına 15 sayfa ayırması" ile başlayan olaylar, "çirkin" bir sonla noktalandı!.. "Karanlık merkezlerden gelen baskılar" yüzünden, derginin basımı ertelendi, kapağı ve kapak yazısı değiştirildi; dergi piyasaya geç çıktı; "Darwinli baskılar" çöpe atıldı!.. Darwin teorisine, yani "insanı maymundan imâl eden" evrime inanmadım, açıkça söylüyorum, inanamadım; bundan sonra da inanacağımı sanmıyorum!.. Ama "onun karşısına konan" ve "inanç dünyasından gelen" öteki alternatife, yani "günah işledikleri için cennetten kovulan Adam ile 'onun kaburga kemiğinden' yaratılan Havva" hikâyesine de inanmadım, inanmam!.. "Darwin teorisine inanıp inanmamak" başka şeydir; "onun 'gerçek' bir bilim dergisine kapak olup olmaması" başka bir şey!.. "Darwin", bilim dünyasının "çok büyük çoğunluğunun kabul ettiği" bir teorinin babasıdır ve "öyle de kalacaktır!.." devamı için http://www.gozlemgazetesi.com.tr/haberdetay.asp?ID=5939

Kimilerine göre bilim çevreleri bu yıl Darwin'i ilgi odağı kılma gayretinde ? Darwin'in evrim teorisi bütün canlıların mutlak gücü herşeye yeten,kuvvet sahibi bir tanrı tarafından yoktan varedildiği inancını radikal bir şekilde inkâr esasına dayanıyor mu ? Yada ateistlerin inanışına göre canlılığın amaçlı bir yaratılış olmadığı ve de yalnızca evrim süreci sayesinde ortaya çıktığı doğru mu ?

Darwin ve teorisi üzerine biraz düşünelim mi ? (!)

VE/VEYA