Trust if only it's enough...

21 May 2009

Pınar Selek

Paylaşmak istediğim Pınar Selek röportajı...
Benim derdim erkeklerle değil 'Erkeklik'le!

http://www.pinarselek.com/public/rop_01.htm

Gen Pek Bir Bencildir...


Richard Dawkins'in Gen Bencildir ( The Selfish Gene) adlı kitabının kişisel bir analizidir.

Şempanze ve insanın evrimsel geçmişlerinin yaklaşık yüzde 99,5’i ortaktır; yine de birçok mantıklı insan şempanzeye eğri büğrü, insanla ilişkisiz, tuhaf bir yaratık olarak bakar ve kendisini Mutlak Yaradan’a erişme yolunda bir basamak taşı olarak görür.[1]İngiliz uyruklu etolog,yazar,evrim kuramcısı,Oxford Üniversite’sinde zooloji Profesörü olan Richard Dawkins Gen Bencildir adlı kitabına bu cümle ile başlıyor.Üç milyar yıl önce doğal seçilim olarak tanımlanan bir süreç içerisinde Dünya üzerinde görüp görebileceğimiz tüm canlılar bugünkü hallerini, görünümlerini almışlardır.Her şey aslında Richard Dawkins’e göre canlı hayatını devam ettirebilen, sürdürmeye müsait genler aracılığıyla, bu genlerin sayıca diğer nesillere aktarılması ile doğal seçilim çerçevesi içerisinde gelişmiştir.Darwin ve Mendel’in başlattığı akabinde R.A.Fisher’ın , W.D. Hamilton’ın ,G.C.Williams ve J. Maynard Smith’in devam ettiği doğal seçilim kuramını sosyal bir bakış açısı ile özverili ve bencil davranış kuramları, çıkarcılığın genetik tanımı,saldırgan davranışların evrimi ve nedeni,kanbağı kuramı,eşey farklarının doğal seçilimi gibi başlıklar altında Richard Dawkins okuru tartışmaya çağıran “popüler“ üslubu ve geniş bilgi birikimi ile bu kitapta ele almıştır.Kitapta özellikle bilime yabancı olan okuyucu düşünerek hemen hemen hiç teknik terim kullanmamış; özel sözcükler kullanması gereken yerlerde de söz konusu bu sözcükleri tanımlamıştır.
Kullandığı yalın üslup ve duruluk sayesinde okuyucuya hem soluk aldırırken hem de ehli olduğu biyoloji konusunda ve özellikle de bencil davranışları tanımlarken kullanmış olduğu “doğadan” bizzat hayvanlardan oluşan örneklerle neredeyse kusursuzca yapılan gözlemlerin inanılması güç sonuçları ve nedenleri ile okuyucu karşı karşıya getiriyor ki sermiş olduğu mantığın anaforu içinde kaybolup gidilmesi yerine okuyucu kitaptan aldıkları ile düşünce yumağında kendini aşabilsin ve tartışmaları ileriye götürebilsin. Anne ve Baba kavramları üzerinde kurmuş olduğu “yatırım“ ilişkisi sosyal hayat içerisinde ebeveynlere yüklenmiş olan ya da yüklenmiş oldukları kimliklerin aslında çok altında, pek derinlerde o gözle görülemeyecek sarmalın içerisinde bir yerlerde, kendi soyunu, kalıtsal özelliklerini devam ettirebilmek adına bir çeşit danışıklı dövüş halinde bulunabildikleri, diğer bir yandan çıkar çatışması- fayda sağlama yarışı olabileceğini de gözler önüne sermekte. Richard Dawkins GİRİŞ kısmında seslenircesine bir eda ile “Bizler yaşamkalım makineleriyiz, genler adıyla bilinen bencil monekülleri körü körüne korumak için programlanmış robot araçlarız.” Diyor ve sanki tüm canlı hayatının, sosyal yaşantıların, durmak bilmeyen teknolojik gelişmelerin öznesi olan insana sen aslında yalnızca bir meşale taşıyıcısısın, amacın meşaleyi sönmeden, ta ki diğer taşıyıcı ile karşılaşıncaya kadar tüm doğa koşullarından ve her türlü engeli bertaraf ederek, aynı bir bayrak yarışı gibi ya da her ne olduğu önemli olmayan bir meşale taşıyıcısı gibi ana hedefe ulaşılıncaya dek, korumak, en sağlıklı-başka bir anlamda kaliteli iken genlerini aktarmaktır. Gezegendeki zeki varlıkların gün gelecek varlıklarını soracak yaşa gelecekler ve “Yaşamın bir anlamı var mı? Niye varız? İnsan nedir? Gibi sorular soracaklardır der Richard Dawkins. Ancak Evrimi biliyor isek buna verebileceğimiz cevap hurafelere sığınarak verilen kaçamak cevaplar olmamalıdır diye düşünüyor.Ancak Richard Dawkins özellikle de belirtiyor ki bu kitapta amacım Darwinciliğin avukatlığını yapmak değil,bencillik ve özverinin biyolojisini
İncelemek. Başarılı bir gen bencilliği ön planda olan gendir diyor. Ayrıca genin bencilliği ona göre bireylerin davranışlarında da bencil olmalarına yol açacaktır ve açıyordur. Özverili davranışa şöyle bir örnek veriyor Richard Dawkins “ İşçi arıların sokma davranışı bal hırsızlarına karşı çok etkili bir savunmadır. Sokucu arılar, kamikaze dövüşçüleridir; sokma eylemi sırasında, hayati önemdeki iç organlar genellikle vücudun dışında çıkar ve arı, soktuktan hemen sonra ölür. Bu intihar eylemi koloninin çok önemli besin depolarını kurtarmış olabilir fakat arı, bunun faydalarını görmek için ortalıklarda olmayacaktır.” Bu demek oluyor ki özverili davranış örnekleri ile doğal yaşam içerisinde sıkça karşılaşabiliyoruz.
Ancak sorun şu ki bencil genlerimiz ve bunların davranışlarımıza yansıyan yanları bizi özverili olmaya çalışmaktan uzaklaştırıyor mu? Ya da sergilediğimiz özverili davranışların belki de tümü altında yatan genlerimizin hayatta kalmasını sağlama amacı üzerine mi? Darwin’in en uygunun yaşamda kalması kuralı içerisinde en uygun ile kastedilen nedir ve uygunluk neye göre belirlenir? Evrim engellenebilir mi? Evrimin ürünü olan bizler evrimi istedik mi? Var olmaya devam edebilenler yani bizler, kendimiz yani bizi meydana getiren genler için daha iyi yaşamkalım makineleri yapabildiğimiz için mi şu an hayattayız? Bizler yani bu etten, kemikten ve dokulardan oluşan bedenlerimiz amaca ulaşıldığında bir kenara konulacak mı? Genler jeolojik zamanın yerleşik ve ölümsüz sakinleriler mi? Sir Peter Medawar’ın dediği gibi “Yaşlı bireyler türün diğer bireyleri için özverili bir davranışta bulunarak ölürler, çünkü üreyemeyecek denli bitkin düştüklerinde dünyayı amaçsız bir kalabalık haline getirirler “ mi?
Kafalarda oluşabilecek yüzlerce belki binlerce soru… Hayata, ölüme, yaşam amacına, yaşlılığa, yaratılışa ve her türlü bilinmezliğe ve de kesinleştirilemeyene doğrultulan soruların namludan bakıldığında nasıl göründüğü, nasıl bir etki yaratabileceği de kendi içinde yine bir bilinmezliği doğuruyor belki de. Önyargılardan, dini bağnazlıktan kurtulamayan ve de farklı bakış açılarına kapalı, farklılıkları sindirememiş bünyelerde hazımsızlığa neden olabilir. Benden söylemesi…
[1] Gen Bencildir The Selfish Gene , Richard Dawkins

11 May 2009

Yatay Toplum

Lawrence M. Friedman'ın Yatay Toplum isimli kitabından alıntıdır.(Kültür Yayınları) Çeviren:Ahmet Fethi

Yaş Grupları ve Gençlik Kültürü

Modern toplumda gençlik kültüründen epeyce haberdarız. Yaş bölüklerinden ve akran gruplarından da haberdarız. Medya X kuşağından, nüfus patlaması kuşağından ve diğer gerçek ya da imgesel bölüklerden söz etmeyi sever. Yaş bölükleri antropologları şaşırtmaz; çoğunlukla yaşamın bir aşamasından diğerine geçişin işareti olan ayrıntılı görenekleriyle, her tür toplumda onlara rastlarlar. Fakat o toplumlar yüz yüze toplumlardır. Modern yaş bölüğü, birbirinden çok uzak yaşayabilen ve çoğunlukla da uzak yaşayan üyelerden oluşur.
Gençlik kültürü kavramı bazı bakımlardan yanıltıcıdır. Kuşkusuz çağdaş toplum popüler kültürde gençliğe önem verir-zevklerine, alışkanlıklarına, yaşam tarzlarına. Spor yıldızları her zaman gençtir; film ve rock yıldızları da(genel olarak). Fakat modern kültürü bir gençlik kültürü haline getiren şey, tam da ait olmak için genç olmak zorunda olmanız olgusudur. İstediğiniz yaşta gençliğin müzik zevkine, yürüme, konuşma, giyinme ve saç kesim tarzına öykünerek gençlik kültürüne katılabilirsiniz-tıpkı bir dine girebileceğiniz gibi. Yatay toplumda yaşam tarzları en azından görünen düzeyde şaşırtıcı ölçüde akışkandır. Hızlı iletişim bunu olanaklı kılar. Los Angeles’te çeteler arasında başlayan bir tarz, altı ay sonra Paris’e ulaşıp modayı etkileyebilir. Tarzlar sadece akışkan değil, herkese açıktırlar da. Tıpkı suşi yemeniz için Japon olmanız gerekmediği gibi, gençlik giysileri giymek için genç olmanız gerekmez. Zengin olmanız da gerekmez. Blucin bir bakıma oldukça demokratiktir.
Gençlik kültürü (paradoksal bir biçimde) bugünlerde hiç kimsenin yaşlanmasına gerek olmadığı anlamına gelir. ( Elbette sağlıklı olmaya ve de biraz paraya ihtiyacınız var.) Şimdi yaşlılar sanki gençmiş gibi davranmayı tercih edebilirler. Tıpkı bir gençlik kültürünün var olması gibi, bir kıdemli kültürü de vardır; altın yaşlarda olmayan hiç kimse isteyerek tercih etmese de. Başka bir ifadeyle, hiç kimse yaşlılara aldırmaz-mecbur kalan politikacılar hariç. Politikacıların mecbur olmasının nedeni, yaşlıların sadık seçmen olmaları, güçlü bir lobi oluşturmaları, ekonomide ve siyasal yapıda hatırı sayılır bir güce sahip olmalarıdır. Gerçi pek çok yaşlı Gri Panter değildir, hatta kamusal işlerde bile aktif değildir. Fakat sahici bir çıkar grubu oluşturmaya yeterler. Bu grup, diğer şeylerin yanı sıra zorunlu emekliliğe son verilmesi için savaşır. Yaşlılar her şeyden önce emeklilik maaşı ve sağlık yardımı isterler; fakat bir kısmı, gençlerin yaptığı her şeyi yapmayı tercih etme hakkını ister. Dolayısıyla altın yaşlarda seks üzerine tüm literatürü ve benzeri… Yatay bir toplumda, vücut elverdiği sürece yaşlılar katı yaş derecelerine dayanan sosyal düzenlerde onlardan esirgenen birçok seçeneğe sahiptirler.
Woodstock Ulusu’nun-rock and roll müziğini takıntı haline getiren ve genel olarak konuşursak hippi eğilimli gençlerden oluşan grup-üyesi olan yaşlıların sayısı fazla değildir.( Bugünlerde bu ulusun ilk üyelerinden bazıları orta ve orta yaş üstüne yaklaşıyor.) Bu tür uluslar yatay olarak oluşurlar; söz medya aracılığıyla kartopu gibi büyüyerek yayılır. Woodstock Ulusu sadece bir metafordur; hiç kimsenin bu ulusa tutkulu bir bağlılığı yoktur; en azından çok-kültürlü bir toplumda diğer pek çok ulusla karşılaştırıldığında. Bir rock konserinde buluşan insanlar, kesinlikle istikrarlı bir grup değildir. Aslında birbirlerinden çok sahnede bağırıp çağıran göstericilerle etkileşirler. (MTV izleyicileri kadar yalıtık değildirler.) Onları birbirine bağlayan şey konser deneyimi değil, bir kültürdür, bir zihin çerçevesidir. Modern toplumda uluslar istikrarlılık derecesi ve bağlılık miktarı bakımından farklıdırlar. Woodstock Ulusu bir uçta olabilir; kanlı yeminleri, tuhaf ritüelleri ve mistik bağlarıyla gizli dernekler diğer uçta olabilir.

VE/VEYA