Trust if only it's enough...

22 Şub 2009

Sevin Okyay'dan Oscar yorumları...

Nasıl bir oyunculuk?

Oscar ödülleri belli oluyor. Ödül sezonu iyice hız alıp son durağına yaklaşırken, insanların en fazla merak ettiği şeylerden biri de, Danny Boyle ile filmi "Slumdog Millionaire"in bu yarışın nihayetinde Oscar alıp alamayacakları. Gerçi "The Curious Case of Benjamin Button / Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi" daha fazla sayıda kategoride aday ama, şimdiye kadar kayda değer bir başarı kaydetmediler. "Slumdog Millionaire" ile yönetmeni ise, girdikleri her yarışmadan muzaffer bir şekilde çıktı.Merak edilmeyecek gibi değil. Ama, belki de oyunculuğa çok önem verdiğim için, beni yönetmen ve filmden çok oyunculara ilişkin dört kategori ilgilendiriyor: En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu. İçlerinden bazıları, daha önceki ödül törenlerindeki zaferleri ile öne çıkmış durumda. Eleştirmenlerin seçimlerini göz önüne almıyorum, çünkü o zaman tahminde bulunmak mümkün olmuyor. Başka adaylar ortaya çıkıyor. Örneğin Kadın Oyuncu'da Sally Hawkins (Happy-Go-Lucky) birkaç eleştirmen grubunun seçtiği oyuncu olmuş. Michelle Williams da, !f İstanbul'da izleyeceğimiz "Wendy & Lucie" ile sürpriz yapmış.En İyi Kadın Oyuncu dalının baş favorisi ise, "Revolutionary Road" ve "The Reader" ile Kate Winslet, tabii. İngiliz aktris, "Sense and Sensibility"den beri altıncı kez Akademi Ödülü'ne aday oluyor. Kendisi, şimdiye kadar sunduğu örneklere bakılırsa, ödül kabul konuşması yapma konusunda arızalı. Elleri dört bir yana savrulurken, yaşlı gözlerle ve dağınık bir şekilde ona buna teşekkür ediyor. Özellikle İngiliz gazeteleri onun kabul konuşmalarına takmış durumda. Ne var ki bu durum, Winslet'in En İyi Kadın Oyuncu ödülünün en şanslı adaylarından biri olmasını engellemiyor. Ancak, iki dezavantajı da var. Birincisi, bütün gayretlerine ve yürüttüğü kampanyaya rağmen, Akademi'nin onu "The Reader / Okuyucu" ile En İyi Yardımcı Kadın değil, En İyi Kadın dalında aday göstermiş olması. Oysa Altın Küreciler Winslet'in bu yoldaki ricasını kabul etmişti.İkinci dezavantaj ise, Meryl Streep'in varlığı; daha ziyade, "Doubt"ta Rahibe Aloysius Beauvier rolündeki performansı. Doğrusu Streep'in karakteri insanı etkiliyor. Ama belki de filmin adındaki "şüphe"ye en uzak kişi olduğu için. Biraz dikkat edince/düşününce, oyuncunun aslında filmi başından sonuna kadar bir maskeyle götürdüğünü fark ediyorsunuz. Karakter de buna müsait. Winslet ise, hem "The Reader"da, hem de "Revolutionary Road"da incelikli, nüanslı performanslar sunuyor. (Ben şahsen ilkini terchi ederim.) Ne var ki, aktörler, 1131 üyeyle Akademi'nin en kalabalık grubunu oluşturuyor (yüzde 22), kendi meslek kuruluşları SAG da, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü Streep'e verdi. Ne var ki, Winslet de o listede "The Reader" ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde yer alıyordu ve o da kendi dalında ödüle kavuştu. Bakalım aynı dalda kapıştıklarında sonuç ne olacak? Rahibe Aloysius, Akademi'nin sevdiği türde "özürlü" bir karakter, Streep'in abartılı tek telden oyunu onlara cazip gelebilir diye düşünüyorum. Öte yandan, "Rachel Getting Married"i izlemiş olanlar, Anne Hathaway'den bir sürpriz beklenebileceğini söylüyor.En İyi Erkek Oyuncu dalında da benzer bir rekabet durumu var. Bu sefer, "The Wrestler" ile dört dörtlük bir geri dönüş gerçekleştiren Mickey Rourke ile "Milk"te nefis bir Harvey Milk kompozisyonu çizen Sean Penn arasında. Rourke, şampiyonluk günlerini geride bırakıp emekliye ayrılmış pankreascı Randy "The Ram" Robinson'ın geri dönüşünde hayli inandırıcı. Bıçak sırtı cazibesine uzun yıllar hayran kaldığımız aktör, son filminde fizik olarak çok farklı bir tip çiziyor. Bu da Akademi üslubunda bir karakter diyeceğiz ama, hatırlarsanız Altın Küre de aldı. Belki en doğrusu, izleyenleri kolayca etkileyen türden bir rol demek. Gerçi Rourke (sonradan temsilcisi yalanlasa da), gazetecilere "Sean'u izledim, olmamış" gibilerden bir demeç verdi ama, Sean Penn'in "Milk"teki oyunu mukayese kabul etmez. Kendisi için bile kalburüstü ki, Penn, gördüğümüz en iyi aktörlerden biridir. "The Visitor"daki Richard Jenkins gibi, o da sade, sessiz bir oyun tutturmuş. Rourke'u daha şanslı buluyorum ama gönlüm Penn'den yana. Bu arada, adaylıkta kalacağını düşünsem de, Frank Langella'ya da kusursuz Nixon'ı için hürmetler. Kendilerini otuz yıl öncesinin Kont Drakula'sı olarak da hâlâ hatırlarız. Gelelim yardımcı oyunculara: Heath Ledger, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinin favorisi gibi görülüyor. Josh Brolin, "Milk"teki Dan White rolüyle bir-iki yerde Joker'in önüne geçti ama, tören sezonunun başından beri hemen hemen herkes Heath Ledger'a gıyabında ödüller veriyor. Bence öldüğü için değil, gerçekten çok iyi oynadığı için. Yönetmeni Chris Nolan da, onun senaryoda yazılı olanlardan yepyeni bir Joker karakteri yarattığını söylüyor. Nicholson'a selam olsun! Robert Downey Jr. ise, nefis kompozisyonuna rağmen bir komedide oynamanın ceremesini çekecek bence. Ödül gediklilerinden Philip Seymour Hoffman da, en çok oyuncunun aday olduğu filmde oynamanın kurbanıdır belki. Aslında herkesi olağanüstü performanslara alıştırdığı için sadece "iyi" oynaması yetmiyor artık. Aynı filmle, "Doubt"la aday olan diğer iki kişiye, Amy Adams ve Viola Davis'e gelince, ilki daha vakti varmış gibi görünüyor ama, daha çok dizilerde oynamış Davis, kısa rolünde tek kelimeyle harikulade. Gene de, "Viky Cristina Barcelona"da yırtıcı bir oyun çıkarmış Penelope Cruz'un ya da belki Marisa Tomei'nin ödüle daha yakın olduklarını düşünüyorum. Akademi, coşkusu ve isyanı içinde bile ölçüyü elden bırakmayan ekonomik oyuncuları sevmez pek. Belki de en heyecanlısı, birkaç branşta favorilerin dışındaki adayların Oscar'a kavuşması olur.

Bakalım hayatın neredeyse her adımındaki yarışlar gibi bu şaşalı bol ödüllü ve seyircili yarışın kazananları kim olacak...

Hiç yorum yok:

VE/VEYA